Türk Ocakları Karaman Şubesinden yapılan açıklamada; “Küresel emperyalist güçler başka ülkelerin sınırlarını masa başında cetvelle belirlerken, Türk Milleti tarihin hiçbir döneminde sınırlarının başka ülkeler tarafından belirlenmesine asla müsaade etmemiştir.
Kan dökmüş, can vermiştir. 1990’lardan bu yana, İsrail’in güvenliği ve enerji yollarının denetimi ekseninde, Birinci Dünya Savaşı sonrası cetvelle çizilen sınırları değiştirmeye matuf, küresel emperyalist projenin yeni bir safhasına gelinmiştir.
ABD ve müttefikleri; Arap Baharı ve BOP Projesi adı altında Kuzey Afrika’dan Pakistan’a uzanan İslam coğrafyasını kan ve gözyaşına boğmuşlar, iç ayrılıkları sürekli körüklemişlerdir. Hedefleri ülkeleri bölmek, kendi kontrollerinde küçük ülkeler- bölgeler oluşturmaktır.
Önce taşeronları aracılığı ile bölgedeki Nüfus ve Tapu Müdürlükleri ile Mezarlıklar yakılıp yıkılarak Tarihi geçmişi ile birlikte tescilli Türk varlığını yok saydılar… Bütün bu planları için, önce kurup büyüttükleri DEAŞ’ı kullandılar… Ondan kurtulmak bahanesiyle de küresel planın gönüllü piyonluğuna soyunan PYD /YPG/SDG adları altındaki PKK ile birlikte Suriye’de ihanet koridoru inşa ettiler…
Türkiye’yi, bu coğrafyanın yeniden tanziminde etkisiz kılmak için FETÖ, PDY ve PKK terör örgütlerini kullandılar… Buna karşılık daha önceki hatalı siyasetin seyrini fark eden Türk Devleti, 2015 yazında başlayan “Hendek Savaşları” ve Fırat Kalkanı Operasyonu ile bu hain projeye karşı bir tavır ortaya koysa da, bugün gelinen noktada hadisenin vahameti hafiflememiş, tam tersine ağırlaşmıştır. Başta ABD ve Almanya olmak üzere sözde NATO müttefiklerinin PKK ve PYD’ye açıkça destek vermeleri, Türkiye’ye karşı açıkça düşmanca bir siyaset izlediğini göstermektedir. İsrailli yetkililer, “referandum” kararını ve “Kürt devleti” oluşumunu açık bir şekilde desteklemektedir. Türkiye, içeriden ve dışarıdan kıskaca alınmakta ve oldubittiye razı olması için uluslararası hukuka aykırı uygulamalarla şantaja maruz bırakılmaktadır. Manzara gayet berraktır. Sadece Irak ve Suriye’nin değil Türkiye’nin de sınırları yeniden çizilmek istenmektedir.
* * *
Türk Ocakları olarak ilgililere; ,
Ülkemizin gerçek manada bir beka mücadelesi içinde olduğu, Devletimizin; Irak ve Suriye’deki Türk varlığını silmeye yönelik projelere karşı açık, net ve ikirciksiz bir tavır ortaya koyması gerektiği, Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasının bizim açımızdan savaş sebebi sayılması gerektiği, şayet 1920’lerde varılan çözümler bozulacaksa Halep’ten Musul ve Kerkük’e uzanan Misak-ı Millî sınırlarıyla ilgili haklarımızın gündeme getirilmesinin tarihî bir sorumluluk olacağı… uyarısı yapılmış olsa da Başbakanımız tarafından yapılan olumlu uyarılar dikkate alınmamış, bunun bir savaş ilanı olmadığı söylenerek bir takım yaptırımlarla düzeltilebileceği ifade edilmiştir.
Neticede Barzani’nin çocukluk düşlerini süslediği referandum, bütün sert söylemlere, sınırda yapılan askeri tatbikatlara, sınıra asker ve mühimmat yığılmasına, meclisten çıkarılan tezkereye ve savaş görüntüsü verilmesine, bu referandumun kırmızıçizgimiz olduğu ifade edilmesine rağmen Barzani tarafından hiç dikkate alınmamış, yapılmaktan çekinilmemiştir.
Bu aşamadan sonra konu, hükümetin Barzani tarafından kandırılması yada yapılan olumlu uyarıları dikkate almaması, yanlış dış politikalarının getirdiği sonuçları konuşmaktan çok, ne yapılması gerektiği olmalıdır. Bu nedenle; Devletlerarası ilişkilerde Türk Devletinin onuru korunmalıdır. Barzani’ye gereken ders vakit geçirilmeden verilmelidir. Türkiye, Erşad Salihî liderliğindeki Irak Türkmen Cephesi başta olmak üzere Irak ve Suriye Türklerinin varlıklarını korumak için azami destek vermelidir. Bölgede etnisite ve mezhep ayrılıklarını körükleyenlere karşı Araplar, Türkler, Kürtler ve diğer gruplar arasında ahenkli birlikteliği savunmalı;
Sünni Müslümanları DEAŞ’ın kucağına iten emperyalistlere karşı Şii ve Sünni demeden bütün Müslümanları kucaklayıcı bir yaklaşımı hâkim kılmalıdır. Uğradığımız bütün saldırılara ve yaptığımız bütün hatalara rağmen Türkiye ve Türk Milleti, hâlâ bu coğrafyanın en önemli gücü ve ümit kaynağı şuuruyla inancımızı ve ümidimizi asla kaybetmeden, gücümüzü ve dengeleri doğru okuyarak bu hain plana karşı tarihî görevimizi yerine getirmek zorundayız.
Bu meydan okumaya, ancak ve yalnızca iç siyasi çekişmelerin dışında ve üzerinde bir bakış, siyaset ve tavırla karşılık verebiliriz. Ülkemizi yönetenleri, aydınları ve bütün siyasileri bu millî beka meselesinin gerektirdiği birlik ve dayanışma ruhuna uygun davranmaya davet ediyoruz. Irak’ın kuzeyindeki kanunsuz referandumu da Suriye’nin kuzeyindeki PKK İhanet Koridoruna kabul etmiyoruz.
Yetkililerimizi, bir kez daha genelde Türkmen siyasetinde, özelde bu konuda artık açık ve net tavır almaya davet ediyoruz. Unutmayalım ki masada olan sadece Musul, Kerkük, Halep değil aynı zamanda Diyarbakır’dır.”