Yaz ayları yaz kazalarını da beraberinde getirirken, özellikle omurga kırıkları bu aylarda en sık hastaneye başvuru nedenleri arasında gösteriliyor. Bu rahatsızlıklara zamanında, doğru müdahale yapılmadığı takdirde; sakatlanan kişide, geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar görülebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Beyin, Sinir, Omurga ve Omurilik Bölümü'nden Prof. Dr. Mahmut Akyüz, omurga kırıklarına yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi.
Omurgada oluşan hasarlar senelerce belirti vermeyebilir
Sebebi ne olursa olsun, omurga kemiklerindeki kırık ve kaymalar, kemiklerin arasında süspansiyon görevi gören disklerin yırtılmasına neden olduğunu veya tüm omurgayı bir arada tutan kaslar ile bağ dokularında hasarlara yol açtığını dile getiren Akyüz, "Bu durum, son derece hassas olan omurilikte zedelenmeleri beraberinde getirir. Buna bağlı olarak kısmi veya tam felce neden olmanın yanı sıra, ağrı oluşumunu tetiklemektedir. Bu tür travmalar sonrasında omurilikte ve sinirlerde bir hasar görülmese dahi, 5-10 yıllık bir süre içinde omurgada kayma, eğrilik ve kamburluk gibi bozukluklar ile boyun ve bel fıtıkları ortaya çıkabilmektedir." dedi.
El ve ayaklarda karıncalanma varsa
Omurga travmaları en sık; akciğer kasları gibi pek çok hayati organın komuta merkezi olan boynun üst kısmında, sırt ile bel arası bölgede ve belin alt kısmında oluştuğunu ifade eden Akyüz, "Travma sonrasında hasarın olduğu bölgede görülen şiddetli ağrı, hassasiyet, el veya ayaklarda karıncalanma, uyuşma veya kuvvet kaybı bir omurilik hasarının habercisi olabilir. Bu tür kırık şüphesi olan hastalarda nörolojik muayene, direkt röntgen, tomografi ve MR gibi radyolojik incelemeler ile kesin tanı koymak mümkündür. Dikkat edilmesi gereken nokta; hiçbir belirti vermese de bu tür kırıkların travma ile gerçekleşmiş olabileceği ve yardımcı radyolojik incelemelerin mutlaka yapılması gerektiğidir" ifadelerini kullandı.
Omurga kırığı çok parçalı da olabilir
Tüm tedavi yöntemlerinde amacın, kırık kemiklerin sabitlenerek omurilik ve sinirlerde hasarın daha fazla artmaması, vücut fonksiyonlarının korunması, ileride omurgada oluşabilecek kayma, eğrilme ve çökmelerin engellenmesi olduğunu dile getiren Akyüz, "Son yıllarda gelişen tekniklerle, omurga kırıklarının büyük bir çoğunluğu iğne ile kırık kısım onarılarak tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemde, kırık kemik içine iğne ile girilmekte, ucundaki balon ile kırık kemik eski haline getirilmektedir. Oluşan boşluk yapay kemik çimentosu ile doldurularak sağlamlaştırılmakta ve hasta aynı gün içinde hastaneden taburcu edilmektedir. Hastanın hızla normal yaşantısına dönmesini sağlayan bu yöntem oldukça etkilidir. Eğer omurga kemiğindeki kırık çok parçalı ise, olası omurilik hasarlarını önlemek için, açık cerrahi yöntemine başvurmak gerekebilir. Bu işlemde omurga kemiği, metal vida ve çubuklarla desteklenmektedir. Ayrıca uygun görülen hastalarda bu tür bir cerrahi müdahale, iğne ile kırık onarımda olduğu laparoskopik olarak da yapılabilmektedir." şeklinde konuştu.
İlk saatler hayati önem taşıyor
Omurilikte görülen hasarlar, kaza sonrası, hastanın bilinçsizce nakli sırasında ortaya çıkabildiğinden, omurga ve omurilik yaralanması şüphesi olan bir kazazedenin, sağlık personeli gelene kadar yerinde oynatılmaması gerektiğini dile getiren Akyüz, "Hareket ettirilmesinin çok gerekli olduğu durumlarda ise, hastanın sırt üstü yatar pozisyonda düz olarak tutulması ve 3-4 kişinin yardımı ile güvenli bölgeye taşınması önerilmektedir. Omurga kırıklarındaki en önemli noktanın; kırık omurga veya kemikten çok, içinden geçen omurilik ve sinirlerin korunması olduğu unutulmamalıdır" dedi.