Suriye sınırımızda Esed , Daeş, Pyd derken şimdi bir de Rusyamız oldu. Üstelik pervasızca sınır ihlali yapan, defalarca uyarılmasına rağmen ihlallerine devam eden ve ülkemizden karşılık gördüğünde bir de üstüne özür isteyen bir Rusya var.
Her iki dünya savaşından galip çıkmış ama dünya ekonomik düzeninde doğalgazı olmasa hiçbir söz hakkı olmayan Rusya var. Egolarının esiri olmuş kendini dev aynasında gören Putin’in yönettiği içi çürümüş ekonomisi tarumar olmuş bir Rusya var. Böyle bir Rusya bize yaptırımlarda bulunuyor ve halkımızı bilinçaltına yerleşmiş olan ‘’Ya gazı keserlerse ne yaparız?’’ algısıyla tehdit ediyor. Evet, Rusyanın gazı var şimdi de sırtlarının sıvazlanmasını bekliyorlar bir bebek misali. Sınır ihlalini görmezden gelip özür dilememizi hatta ekonomik ayrıcalıklar vermemizi bekliyorlar. Aslında eski Türkiyeyi bekliyorlar en ufak tehditte pısan Türkiyeyi istiyorlar. Bakalım durum Putin’in beklediği gibi mi ?
Öncelikle Rusya’nın gayri safi milli hasılası ( bir ülke vatandaşlarının verilen bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır.) 2.5 trilyon dolardır. Bu gelirin yaklaşık 1.3 trilyon doları doğalgazdan kaynaklıdır. Yani toplam üretimlerinin parasal değerinin yarısından fazlası doğalgazdan gelmektedir ki Rus ekonomisinin dinamosu yeraltı zenginlikleridir diyebiliriz.
Fakat son yıllarda yarı yarıya düşen petrol fiyatları ile Rusya ekonomik olarak büyük kayba uğramıştır. Refah seviyesinde ciddi bir gerileme yaşanmış ve acil çözüm yolları aranmaya başlanmıştır. Aslında şu an yaşanan gerginliğin sebeplerinden biri de bu çözüm yoluna ilişkindir. Hepimizin bildiği gibi savaşlar ve kaos petrol fiyatlarının yukarı yönlü değişmesini sağlar, Putin gibi istihbarat kökenli yakın dövüş uzmanı birisinin de ilk olarak savaş ve kaos yoluna başvurması gayet anlaşılabilir bir durumdur. Ayrıca Rusya’nın oligarşik yapısı gereği yönetim asker ve sivil oligarklara aittir. Bu düzenin devam edebilmesi için sürekli bir dış düşmana ihtiyaç vardır ki bu düşman da mümkünse Türkiye gibi güçlü bir ülke olmalıdır.
Türkiye, Rus doğalgazının en büyük kullanıcılarındandır. EPDK'nın eylül ayına ilişkin verilerine göre, ithal ettiğimiz gazın yüzde 54.51'i Rusya'dan, yüzde 12.44'ü Azerbaycan'dan, yüzde 10.43'ü Cezayir'den, yüzde 17.86'sı İran'dan, yüzde 4.76'sı Nijerya'dan gelmektedir. Bizim Rusyadan ithalatımız 30 milyar dolara yakındır ve bunun yarısından biraz fazlası doğalgazdan kaynaklı yani yaklaşık 16 milyar dolardır.
Sizleri daha fazla veriler içinde boğmadan Rusya’nın neden gazı kesemeyeceğini inceleyelim ; Görüldüğü gibi sadece bize yaptıkları ihracattan vazgeçmeleri bile Rus ekonomisine büyük darbe vuracaktır. Ayrıca bize verecekleri gazı kesmeleri demek aynı hat üstünde yer alan Bulgaristan ve Romanya’yı da zor durumda bırakacaktır. Türkiye de alım yapan firmaların büyük bir kısmı Rus ortaklıdır ve diğer firmalarda İtalyan ve Amerikan ortaklıkları vardır yani gazı kesmesi hem kendi bindiği dalı kesip hemde diğer devletleri karşısına alacağı anlamına gelecektir. Gazı kesememelerinin diğer bir sebebi ise sözleşmelere uyulmaması sonucu hem ciddi bir itibar kaybı hem de tazminat ödeme yükümlülüğü altına girecek olmalarıdır. Herhangi bir krizde gazın kesilmekle tehdit edilmesi Rusların dogalgaz pazarına balta vuracak ve diğer ithalatçı devletleri de farklı arayışlara itecektir.
Peki biz ülke olarak ne gibi önlemler alıyoruz yada bu kriz ortamı fırsata dönüşebilir mi ? Öncelikle cumhurbaşkanımızın girişimleri ile Katar’dan uzun süreli ve düzenli LNG alımı için ön mutabakat imzalanmıştır. Artık tek bir ülke yerine çeşitlendirmeye gidilerek farklı ülkelerin payı yükseltilmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına ciddi yatırımlar yapılmakta önemli teşvikler verilmektedir. Önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerjiye yönelik altyapı yatırımları ve kurulumları için verilen destekler giderek artacaktır.
Bu kriz aslında bize apaçık bir şekilde enerjide dışa bağımlılığımızın acilen sona erdirilmesi gerektiğini göstermektedir. Bunun için kat etmemiz gereken çok yol var ve özellikle elektrik idaresine altyapı yatırımlarını artırmak konusunda büyük görevler düşüyor. Güçlü ve tam bağımsız Türkiye için enerji vazgeçilmez bir unsurdur, unutulmamalıdır ki enerji demek sadece ısınma,aydınlanma demek değildir, enerji demek üretim demek enerji demek masada söz sahibi olmak demektir.