“15 Temmuz 2016 akşamı saat 22.30 sularında Boğaziçi köprüsü tek taraflı kapatılmış televizyon kanallarının bir kısmı neler oluyor diye görüntüleri gösteriyorlar. İzliyorum ama haberciler gibi bende anlam veremiyorum. Darbe girişimi olabilir mi? Sonra içimden bir ses hadi oradan kim cüret edecek darbe mi kaldı artık diyor. Babamı arıyorum darbe oluyor sanırım diyorum hadi oradan dalga geçme diyor televizyonu aç diyorum kapatıyoruz. Peşinden babam tekrar arıyor ‘Şerefsizler diyor’ sesi çok derinden geliyor. Baba ben gidiyorum hakkını helal et diyorum. Gitme demiyor ‘helal olsun varsa nasibinde şehitlik git’ diyip kapatıyor bir baba oğluna hadi git şehit ol diyor. Hazırlanıp kapının önüne iniyorum. Hemen akabinde telefonum çalıyor isim vermekte behis görmüyorum arayan Fikri Kaplan meslektaşım;
-‘’Hocam neredesin diyor.’’
- Külliyeye gideceğim evden çıktım diyorum
-‘’Bekle beni gelip alıyorum seni diyor.’’ Kapatıyoruz.
Abdullah Bedir eski ev arkadaşım maliyede uzman olarak çalışıyor. Sesi ağlamaklı
-‘’Abi neredesin?’’
-Kapının önündeyim diyorum
-Bekle hemen geliyorum diyor kapatıyor.
Öyle bir geliyor ki Abdullah fırtına gibi.
-‘’Şerefsizler özel harekatı bombalamışlar abi çok şehit varmış’’ gözleri dolu dolu.
- Ya Rıfat? Rıfat nerede? Susuyor konuşamıyor.
Oğlum kardeşin nerede diyorum?
- ‘’Abi o iyi daha özel harekat binasını geçmemişti ama hepsi kardeşimizdi şehit olmuşlar diyor.’’
Tekrar telefon çalıyor Fikri arıyor gelmiş beni bekliyor. Abdullah bende geliyorum diyor.
-Kardeşim sen yeni evlisin git evine!
-Abi vatanımız olmazsa evli olmanın anlamı mı kalacak diyor? Doğru diyebiliyorum sadece.
Biniyoruz arabaya direksiyonda Fikri önde tanımadığımız bir adam arkada ben, Abdullah ve yine tanımadığımız yaşlı bir amca. Fikri hoca yolda otostop çekerek külliyeye gitmeye çalışanları almış arabaya. Amca beddualar ediyor din düşmanı bunlar diyor sonra hep beraber sesli bir şekilde duaya başlıyoruz. Hepimiz sefere gider gibiyiz ellerimizde silah yok yüreğimizde ki iman yeter bize diyoruz. Nihayet ulaştık külliyeye ülkemizin geleceği gibi parlayan ışıl ışıl bina karanlıklara bürünmüş.
B kapısı girişindeyiz toplasanız 30-40 kişilik bir kalabalık, uçaklar uçuyor tepemizden sonra bir patlama sesi duyuyoruz gözlerimi kapatıyorum bomba attılar diye birkaç saniye sonra açıyorum gözlerimi etrafıma bakıyorum herkes şaşkın boş boş bakıyorlar kimisi kendini yere atmış sonra başımı göğe kaldırıyorum acaba daha bomba düşmedi mi diye taş atsa çoktan düşmüş olması gerekirdi halbuki. Psikolojimizi anlatmaya kelimeler yetmez o an. Meğer üstümüzden geçen uçak sonik patlama yapıyormuş sonra kapıya koşuyoruz 25-30 yaşlarında 3 özel harekat polisi kapıda bekliyor kendimizi tanıtıyoruz.
-‘’Hocam askerlik yaptınız mı? ‘’
-Evet biz ne yapabiliriz bize de silah verir misiniz?
- ‘’Fazladan silahımız yok ama merak etmeyin biz şehit olmaya geldik olurda şehadete erersek alın silahlarımızı’’.
Bu söze ne denir donup kalıyoruz gözlerimiz yaşla dolu. Tanklar geliyor diye bağırıyorlar. Hemen yola duruyoruz hiç o kadar yakın olmadık birbirimize tanımadığımız onlarca insan kol kolayız, belki bazılarımızın öleceğini bile bile. 2 tank arkasında asker dolu 3 araç daha. Tank öyle hızlı geliyor ki aramızda ki mesafe belki 3 metre artık durması imkânsız diyorum, kelime-i şehadet getirip bekliyorum. Hani derler ya film şeridi gibi geçermiş hayatı gözlerinin önünden evet geçiyormuş insan beyni nasıl o kadar hızlı çalışır şaşırırsınız. Saniyeler içinde nasıl tüm hayatınız geçer gözünüz önünden hem de en ince ayrıntısıyla acısıyla tatlısıyla. Tank öyle bir fren yapıyor ki paletleri yeri pençeliyor adeta. Üstünde ki top üstümüze doğru eğilip geri kalkıyor. Bu fırsattan faydalanıp insanlar atlıyor tankın üstüne ben ise hala şoktayım. Kendime gelip bende atlıyorum tankın topu döndükçe düşüyoruz aşağıya 3er 5er. Fikri hoca düşünce tanktan koşuyor arkadaki asker dolu araca atlıyor pikabın içine askerlerden biri silahının kurma kolunu çekiyor Fikri bağırıyor siz kimin askerisiniz diye sonra dipçikle vurup Fikri’yi aşağıya atıyorlar atlıyorum tanktan fikrinin yanına koşuyorum ama çoktan fikri diğer araca atladı bile. Millet devletini koruyor hem de can siperane. Tankın üstünde kalan bir grup kahraman yapışmışlar bırakmıyorlar tankı. Tanklar sağ sol yapıp araçlardan yapılan barikatı da aşıp gidiyorlar, peşinden de asker dolu araçlar. O gün fark ettiğim bir detay vardı askerlerin bir kısmı gerçekten habersizdi bu alçakça girişimden onlarda şaşkın şaşkın bakıyorlardı etrafa. Ama şundan eminim ki başlarında ki rütbeliler kana susamışlardı ve istedikleri kanı da o gece alacaklardı.
Gittikçe kalabalıklaşan o gecede Abdullah’a baktım göz ucuyla taş arıyor bulduğu taşları uçaklara fırlatıyordu, ne yapabilirdik ki başka zaten o an elimize geçen her şeyle savaşmalıydık. Kalabalık arttıkça birbirimizi görmemiz zorlaşıyordu. Fikri hocayı göremiyordum artık. Başbakanımız sesleniyordu halka telefonlarımızdan takip ediyorduk. Fakat cumhurbaşkanımız yoktu ortada Allah aşkına neler oluyordu bu milletin tüm liderlerin sesine ihtiyacı vardı, en çok da cumhurbaşkanımızın sesine. Sonunda Cumhurbaşkanımız milletini çağırmıştı sokağa sağdı geliyorum diyordu ya, bitmişti artık bu derin karanlık. Sonra Ümit Dündar paşa çıktı darbeye karşıyız eğer hemen silahlarını bırakmazlarsa İstanbul’dan müdahaleye başlayacağız dedi, Abdullah bastı narayı
-‘’Direniriz değil mi abi bizimkiler gelene kadar’’.
- Direniriz oğlum bu saatten sonra direnmezsek yazık bize.
Abdullah eşini aradı hanım bu gece bekleme dedi ama içim cız etti. Ulan ne bu gecesi belki de hiçbir gece olmayacaktık sevdiklerimizin yanında. Kardeşi Rıfat’ı aradı eğer bunların hepsini dümdüz etmezseniz haram olsun sana hakkım dedi kapattı.
-‘’Hazırım abi ne yapıyoruz’’.
Benim şarjım yok şu telefonunu ver ben de arayım dedim. Sesi hüzünlü gel artık dedi nasıl geleyim gelsem evlensek çocuğumuza ne diyeceğim gün gelip sorduğunda dedim. Merak etme geleceğim ama geleceğimizi kurtarıp geleceğim.
Çok şükür kurtardık geleceğimizi içimizde ki iman kanımızda ki vatan sevgisi yetti bütün kafirlere. Sabah fikri hocamın babasını kaybettiğimizi duyduk hastaydı hastanedeydi zaten ona rağmen gelmişti ya ne deyim ben bu adama. Aradan 3 sene geçti neden şimdi yazıyorum bunları. Şimdi üçümüzde baba olduk. Evlatlarımıza her baktığımızda gururlanıyoruz. Biz ve bizim gibiler vatan aşkıyla çıktı oraya, şova ihtiyacımız yoktu poz verecek vaktimiz de yoktu. Beni üzen gecekondularda saklanan siyasiler, 2 silahım var son kurşunuma kadar savaşırım diyip soluğu sığınakta alan danışmanlar o gece kol kola girdiklerim arasında yoktu. Kongre diye tel örgülere tırmananlar o gece başbakan olma hayali kurdular. Ana muhalefet lideriyim benden cumhuriyetçisi yok diyenler evde kahve yudumladılar. Yıllarca bakanlık yapıp açıkça Fetö şarlatanını destekleyenler çocuklarıyla sığınakta saklanıp o gece haince bombalanan meclise o çocuklarını vekil olarak yolladılar. O gece sessiz kalan siyasileri unutmadığım gibi öleceksek mecliste öleceğiz diyen Bekir Bozdağ’ı, TRT’yi geri almaya giden Süleyman Soylu’yu da unutmayacağız.
Bugün çok şükür bizler yine devletimizin yanındayız aynı görevlerimize devam ediyoruz hem de işimizi severek yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki vatanını en çok seven işini en iyi yapandır. Pırıl pırıl vatan sevgisi dolu gençler yetiştirmeye çalışıyoruz ömrümüz yettikçe var gücümüzle de buna devam edeceğiz. Allah bir daha o günleri yaşatmasın.