Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Gümüş ve Radyoloji Ana Bilim Dalında görevli Dr. Öğretim Üyesi Hakan Cebeci, yakalandıkları yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) üstesinden nasıl geldiklerini anlattı.
Ağustosta daha önce yaşamadığı şiddette bir baş ağrısı, halsizlik ve nefes darlığı şikayetiyle hastaneye başvuran Doç. Dr. Gümüş, Kurban Bayramı'nda görüştüğü anne ve babasından da test yaptırmasını istedi.
Eşi, çocukları, anne ve babasının da testleri pozitif çıkan Gümüş, özellikle anne ve babasının sağlığından endişe duydu. Eşi ile çocukları evde tedavi gören Gümüş, anne ve babasıyla Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi gördü.
Ebeveynleriyle tedavi sürecinde aynı odayı paylaşan Gümüş, onlara moral vermek, psikolojik destek olabilmek için, deyim yerindeyse kendi derdini, hastalığını unuttu, onlara "bir şey olacak" diye günlerce uykusuz kaldı.
Tedavisinin ardından taburcu edilen Gümüş, hastalığın etkisini psikolojik olarak yaklaşık 2 ay üzerinde taşıdı.
AA muhabirine kendisinin ve ailesinin tedavi sürecini anlatan Doç. Dr. Gümüş, Kovid-19 salgını nedeniyle her şeyin değiştiğini, farklı deneyimler kazandıklarını söyledi.
Gümüş, "Biz de kendi adımıza bu deneyimden payımızı aldık. İlk zamanlar işin ciddiyetinin farkında değildik ama süreç içinde gördük ki bu iş sanıldığının aksine daha ciddi bir olay." dedi.
Gümüş, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak Kovid-19 ile mücadelede yeterli teçhizat, donanım ve bilgi birikimine sahip olduklarını vurguladı.
"Aramızda kaybettiğimiz arkadaşlarımız oldu"
Kovid-19'la mücadelede fedakarca çalışan sağlık ordusunun kendi sağlığının yanında aileleri ve çevreleri için de kaygı duyduğunu ifade eden Gümüş, şöyle konuştu:
"Müdahale ettiğimiz Kovid-19 tanısı almış insanlardan enfeksiyon kapıp sevdiklerimize, markette, sokakta hiç tanımadığımız birine bulaştırıp onun hayatına da mal olabilirsiniz. Bu sadece kendi tedirginliğiniz değil, aynı zamanda sevdikleriniz, toplum için de bir tedirginlik oluşturdu. Bu, bütün sağlık çalışanlarında psikolojik bir baskıya neden oldu. Aramızda kaybettiğimiz arkadaşlarımız oldu. Bu psikolojiyle bütün enerjinizi buna verebilmek, işinize konsantre olabilmek çok zor. Hastaneye gelen herkes Kovid-19 için potansiyel risktir. Buna bakan her doktor, her hemşire, hastanede çalışan her görevli potansiyel risk altındadır."
Eşi ve çocuklarının Kovid-19'u kolay atlattığını ancak anne ve babasıyla uzun süre hastanede tedavi gördüğünden zorluklar yaşadığını dile getiren Gümüş, şöyle devam etti:
"Annem, babam ve ben hastanede beraber yattık. Onlar uyumuyor, evlatları olduğum için, bana bir şey olacak diye, ben uyuyamıyorum 'anne, babama bir şey olacak, ani solunum sıkıntısı olacak, kalp krizi geçirecekler' diye. Ben bu hastalığın nereye gidebileceğini biliyorum ama onlara söyleyemiyorum. Kendinizle alakalı da çok tedirgin etmek istemiyorsunuz. İki ay kadar psikolojisini atlatamadım. Bu çok büyük bir travma. Ailenizi koruma içgüdüsüne giriyorsunuz. Kendinizle alakalı içgüdüleriniz oluyor. Bu hastalığın hem fiziksel hem de psikolojik manada çok ciddi bir travma oluşturduğunu söyleyebilirim. Dışarıdan insanlara baktığınız zaman bunu çok basit algılayıp, rahat bir şey olduğunu düşünebiliyorlar ama öyle değil. Bulguları çok ciddi hem de herhangi bir insan sizin yüzünüzden hayatını kaybederse bunun vicdani sorumluluğu da çok yüksek. Çok zor, travmatik bir süreç."
Herkesin maske, hijyen ve temizliğe dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Gümüş, insanları kalabalık ortamlara girmemesi konusunda uyardı.
"15 gün boyunca tek bir odada yaşadım"
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hakan Cebeci ise soğuk algınlığı gibi başlayan hastalığın çok sinsi bir hastalık olduğuna dikkati çekti.
Hastalığın ilk bir kaç gününde gribal semptomlar yaşadığını anlatan Cebeci, şunları kaydetti:
"İlk 4-5 gün gribal semptomlar oldu. Daha çok kas ağrıları, hafif ateş ve halsizlik oldu. 5'inci günden sonra akciğer tutulumu başladı. Nefes darlığı eklendi. Yaklaşık 4-5 gün kadar da nefes darlığı çektim. Bir gün hastanede yattım, onun dışında evde geçirdim. 15 gün boyunca tek bir odada yaşadım. Nefes darlığı çektiğim zamanlarda bir ölüm korkusu oluyor. Ondan sonra daha çok korunmaya başladım. İki çocuğum var. Eve girerken kıyafetlerimi değiştiriyorum, dezenfekte ediyorum. Çocuklara olabildiğince yaklaşmıyorum."
Tedavisinin ardından testlerinin negatif çıkması üzerine göreve başladığını belirten Cebeci, herkesi tedbirlere uymaya çağırdı.