TOBB ETÜ Sosyal Tesislerinde 22-24 Ekim tarihlerinde düzenlenen final sergisine TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Erol Arcaklıoğlu, TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanı Prof. Dr. Mustafa Çufalı, üniversite rektörleri, sanayiciler ve öğrenciler katıldı.
508 Projeden 135’i Final Sergisine Davet Edildi
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen yarışmaya toplam 508 proje başvurusu yapılırken ön değerlendirmeler sonucunda 135 proje finalde sergilenmeye değer bulundu. Demircioğlu’nun beş yıldır üzerinde çalıştığı ‘Deniz Suyundaki Hidrojen Sülfürden Elektroliz Yöntemiyle Hidrojen Üretimi’ isimli çalışması da finale davet edilen projeler arasında yerini aldı.
“Hidrojen enerjisi geleceğimiz için umut vaat ediyor”
Projesinin TÜBİTAK tarafından sergilenmeye layık görülmesinin kendisini mutlu ettiğini ve onurlandırdığını söyleyen Erhan Demircioğlu, projesi hakkında bilgi verdi. Hidrojen enerjisinin günümüzün ve geleceğin enerji kaynağı olarak ümit vaat ettiğine dikkat çeken Demircioğlu, “Pek çok ülke, hidrojen enerjisine geçiş için teknoloji geliştirmekte ve bununla ilgili çalışmalar yürütmektedir. Literatürde en basit hidrojen üretimi suyun elektrolizi olarak geçmektedir fakat sudan hidrojen üretmek çok fazla enerji gerektiren ve pahalı bir işlem olduğu için yatırımlarda geri kalmaktadır. Sunmuş olduğum projemde hidrojen üretimine alternatif bir çözüm olarak deniz suyunun içerisindeki çözünmüş formdaki hidrojen sülfürün elektroliz edilmesi önerilmektedir. Hidrojen sülfürden hidrojen eldesi suya göre çok daha karlı bir işlemdir. Çünkü moleküldeki hidrojen ve kükürt arasındaki bağ, su molekülündeki hidrojen ve oksijen arasındaki bağa oranla daha zayıftır. Dolayısıyla daha az enerji ile hidrojen üretmek mümkündür.” dedi.
“Enerjide dışa bağımlılığımız azalacak”
Çalışması hakkında detayları paylaşan ve çalışmanın ülke ekonomisine yapacağı katkı hakkında öngörülerde bulunan Demircioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Projemde Karadeniz’in 200 metre altında 50 metre kalınlığındaki tabakada günümüz şartlarında 1.469 milyon ton hidrojen sülfür rezervi bulunduğundan yola çıkarak bu rezervin ülkemiz ekonomisine katkı sağlaması adına bir araştırma yaptım. Çalışmada hidrojen sülfürün deniz suyundan ayrılması, elektrolizi ve elektrolizinden oluşan hidrojen gazının doğal gaza alternatif olarak evlerde kullanımına yönelik olmak üzere üç aşamada teknoloji geliştirildi. Bu projenin hayata geçirilmesiyle Türkiye’nin yüzde 74,9’luk enerjide dışa bağımlılığı, kurulacak olan bir hidrojen enerji santrali ile ilk aşamada azalacak ve sonraki aşamada da ülkemiz tamamen kendi enerjisini kendisi üreten bir ülke haline dönüşecek.”
“Bölge ülkelerinin gerisinde kalmamalıyız”
Projesini rakamlarda somutlaştıran ve örnekler veren Demircioğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Bahsi geçen 1.469 milyon ton hidrojen sülfürden toplam 270 milyon ton hidrojen üretilebilir. Bu hidrojen miktarı 808 milyon ton benzin, 766 milyon ton doğalgaz, 841 milyon ton fueloil, 851 milyon ton doğal petrole eşdeğerdir. Sonuç olarak bu değerler Türkiye, Bulgaristan, Ukrayna, Rusya, Gürcistan ve Romanya gibi bölge ülkelerini Karadeniz’in dip sularından hidrojen enerjisi üretmek için cesaretlendirmekte ve yatırıma yönlendirmektedir. Ülke olarak diğer ülkelerden geri kalmamamız ve bizim de bu konuda ilerleme sağlamamız gerekiyor. Umut ediyorum ki yakın zamanda ülkemize bu hidrojen enerjisi santralini kazandırmak için adımlar atabiliriz."
Ar-Ge çalışmasına 2011 yılında başladığını ve 2016 yılında tamamlayarak TÜBİTAK jürilerine sunduğunu belirten Demircioğlu, bundan sonraki dönemde de çalışmalarına devam edeceğini söyledi. Demircioğlu son olarak proje süresince kendisine destek veren başta ailesi olmak üzere, proje danışmanı Yrd. Doç. Dr. Kadir Sabancı’ya, KMÜ Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yıldırım’a ve üniversite yönetimine teşekkür etti.