Kalplerin huzur bulması ancak Allah’ın zikri ile mümkün olabilir. Rabbim bizlerin kalbini İslam’ın huzur dairesi içerisinde sabit eylesin, ayağımızı kaydırmasın.
Tasavvuf, İslam’ın ana direklerinden biridir. Bu kurum ahlak okuludur. Güzel ahlak İslam’ın şiarıdır. Güzel ahlaka nail olabilmek için de tasavvuf okulunda okumak, mezun olmak gerekir. Çevremizde insanların sevdiği, değer verdiği, takdir ettiği insanların şaşmaz özellikleri güzel ahlaklı olmalarından kaynaklanmaktadır.
Rahmet Peygamberimiz de; ‘Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’ dememiş midir. Sahabeler de yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız selamete çıkarsınız denilmiştir. İşte bu mümtaz şahsiyetler bu mükemmel ahlakı Efendimizden öğrenmişlerdir. Bu da gösteriyor ki güzel ahlaklı olmak için çaba göstermek hoştur, güzeldir, lakin bir öğretici yol gösterici olmadan da çok ama çok zordur.
İnsanların sevgi ve muhabbetini kazanmak için değil, gösterişten uzak, Allah’ın sevdiği bir kul olabilmek için güzel ahlaklı olmak gerekir. Bu da ancak kanaatimce, Peygamberimin yolunda ömür tüketen, gayesi onun ışığını insanlara aktarmak amacı taşıyan, Allah dostları ile birlikte yürümekle kazanılır.
O Allah dostlarının ışığı dünyayı aydınlatır. Âlimler, Peygamber varisleridir, dünyanın lezzetidir, nurudur. Bu ışıktan faydalanmak için onların çevresinde pervane olmak, sohbetlerine müdavim olmak gerekir.
Bu sohbetlerle beraber, bir de ruhu olgunlaştıran uhrevi düşünce vardır. Descartes ‘Düşünüyorum, o halde varım’ derken bu hususu dile getirmektedir. Düşünen insan kendini bulur ve bilir. Kendini bilen de Rabbini bilir.
Tasavvufta kişiyi öz dünyasına götüren, düşünceye daldıran güzelliklerden biri de rabıtadır. Kalpler ancak rabıta ile huzura kavuşur, denilir. Kâinatta gördüğümüz bütün semavat ve nebatat, ins ve cin nurunu güneşte aldığı gibi, kalpler de ışığını rabıtada alır, ancak rabıta ile huzur bulur. Rabıta kişiyi dinç tutar, daha çok ibadet etmeye hazır hale getirir.
Güneşten mahrum olan ağaçlar nasıl ki meyve veremezlerse, rabıtadan uzak olan insanlar da ruhlarını temizlemekten zorlanırlar. Ruh huzuru sağlanmayınca da, muhtemelen insanın içinde bulunan kötülükten, kinden, hasetten uzak kalması zorlaşır.
Dünyanın içinde bulunan canlı cansız her şey, nimet gibi görünen varlıklar, kişiyi Mevla’nın zikrinden alıkoyuyorsa, o nimet gibi görünen hayallerden uzak durmak, ahiret pişmanlığı yaşamamak gerekir. Dünya ancak, Allaha yaklaştırıyorsa değerlidir. Bu sebeple akıllı insan Yaradan’ın bahşettiği dünyalığı, ahiret için harcayandır.
Dünya sevgisi insanların kalplerini ibadetten uzaklaştırır. Allah zikrinden, Peygamber sünnetinden/huzurunda uzak olanların kalpleri katılaşır, ruhları huzur bulamaz. Huzur bulmayan bir kalpten ne kendine, ne de başkalarına bir fayda, himmet dokunmaz.
Ey insanoğlu, Âdem Peygamberin sürgün edildiği şu sineğin kanadı kadar kıymeti olmayan edna mekân seni aldatmasın.
Rabbim, bizleri kendini bilen, Yolundan yürüyen samimi kullardan eylesin.
Selâm ve dua ile…