Bundan önce 17 defa değiştirilen 1982 Anayasasının 18. defa değişip değişmeyeceğini belirlemek için 16 Nisan’da sandık başına gideceğiz. Öncelikle sandık sonuçlarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Bu değişiklikte halk yok…
Anayasanın değiştirilmesine yönelik bu son talep, halkın talebi olmadan, AKP Meclis Grubu ve MHP Genel Başkanlığınca kotarılıp milletin önüne konulmuş bir talep. Halkımızın, gündelik sorunlarının çözümüne yönelik hiçbir beklentisi bu değişiklikle karşılanmış değil. Mesela; terör saldırılarının, dünyada ve yakın coğrafyamızda süren politik/silahlı çatışmaların piyasalara ve ülkeye olumsuz etkilerinin, ekonomide yaşanan olumsuzlukların, kur baskısının, tüm iş arayanlar açısından %12 yi aşan, genç işsizlerde % 22’yi aşan işsizlik sorununun, ücretlerin yetersizliğinin, tarımsal üretimin negatif gelişiminin, temel tüketim mallarındaki fiyat artışlarının, keşmekeşe dönen eğitim sisteminin çocuklarımızın geleceği açısından yarattığı belirsizliğin çözümü bu anayasa değişikliğinde yok. Yine, halkımızın anayasadan beklentisi olan demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet ve hukuk devletinin güçlendirilmesi talebi de bu anayasa değişikliğinde yok.
Öyleyse bu anayasa değişikliğinde ne var?
Milletin egemenliğinin 5 yıl süreyle tek bir kişiye devri var. Gazi Meclisin etkisizleştirilmesi, yetkisizleştirilmesi var. Yargının, Hakimler Savcılar Kurulu’na yapılacak atamalarla tek bir kişiye, başkana bağlanması var. Dahası bir parti genel başkanına Anayasa Mahkemesine atama yaparak kendisini yargılaması muhtemel hakimleri seçme yetkisi verilmesi var. Bir parti genel başkanına, genel başkan sıfatıyla kendi partisinin yetkili organlarına başkanlık ederek bir taraftan iç siyasete ilişkin kararlar, mesela, diğer partilerle seçim meydanlarında kıyasıya ağız dalaşına girmek, o partilerin yöneticilerine ve mensuplarına genelde olduğu gibi yakışıksız ifadelerle yüklenmek konusunda kararlar alırken; yine aynı parti genel başkanına Milli Güvenlik Kurulu’na başkanlık ederek ülkenin milli güvenlik siyasetini belirleme konusunda karar alma yetkisi, Anayasa Mahkemesine ve Hakimler Savcılar Kuruluna üye atama yetkisi gibi tarafsız bir cumhurbaşkanınca kullanılması gereken yetkilerin verilmesi var. Bir parti genel başkanına bakanlıklardan tutun da mahalli idarelere ve personel rejimine kadar, tüm devlet organizasyonunu yeniden düzenleme, hatta eyalet sistemine geçme yetkisinin verilmesi var. Yine bir parti genel başkanına tek başına alacağı bir kararla OHAL ilan etme ve OHAL kararnameleri ile hiçbir anayasal sınır olmadan ülkeyi yönetme yetkisinin verilmesi var. Dahası bir parti genel başkanına, vatanımızın kurtarıcısı ve devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e bile verilmeyen milli iradenin tecelligâhı meclisi feshetme yetkisinin tanınması var.
Bu yetkilerin hangisini halkımız istedi acaba? Halkımızın istekleri belli, bazılarını saydık. Halkımız gündelik sorunlarının çözümü ile kendisinin ve çocuklarının yarınına ilişkin endişelerinin giderilmesini istiyor. Bu anayasa değişiklik paketinde halkımızın haklı beklentilerine yönelik tek bir çözüm, çözüleceğine dair bir işaret yok…
Partili Başkan geliyor, “devlet baba” anlayışı yıkılıyor...
Devlet ve devleti temsil eden makamlar, bütün düşüncelere, her türlü siyasi anlayışa, etnik, dini ve mezhepsel yaklaşıma eşit mesafededir. Bu nedenle Türk toplumunda “devlet baba” anlayışı hâkimdir. Bu anlayışı başta tarafsız Cumhurbaşkanı olmak üzere, tarafsız devlet görevlileri temsil eder. Getirilen düzenleme ile başkan bir partiye üye, hatta genel başkan olabilecek ve atamalarını da kendi siyasi anlayışına uygun olarak yapacak. Böylelikle devlet kapısında toplumun bir kesimi itibar görürken, diğer kesimi ötekileştirilecek. Oysa devlet hepimizin devleti. Her kesimin ihtiyaç ve beklentilerini karşılaması gereken bir yapı. Dolayısıyla halkımız, 16 Nisan’da cumhurbaşkanının ve temsil ettiği devletin yani “devlet babanın” tarafsız mı yoksa partili mi olacağına, bir anlamda parti devleti olup olmayacağına karar verecek.
Taraflı başkan mı, tarafsız Cumhurbaşkanı mı olsun?
Anayasa değişiklik metni incelendiğinde meclisin veya yargının bir takım yetkileri varmış gibi görünüyor. Ancak bu anayasa değişikliğinin kilidi başkanın partili olmasıdır. Yürütmenin başı olarak tanımlanan Başkan, devlet başkanı sıfatı ile yapacağı atamalarla yargıyı, parti genel başkanı sıfatı ile de aktif siyasetin içinde yer alarak meclisteki partisinin çoğunluğu vasıtasıyla yasamayı kontrol altında tutma imkanına kavuşuyor. Zaten yürütmenin tek hakimi olan başkan, böylelikle yasama ve yargıyı, dolayısıyla onlara tanınan yetkileri de kontrol edebilecek bir konuma getiriliyor. Bu nedenle yasama ve yargı erklerine “varmış” gibi tanınan yetkiler, aslında başkanın vesayeti altında “yok” tan öteye geçmiyor. "Şimdiye kadar seçilen cumhurbaşkanlarının bazıları da tarafsız değildi" diyenler olabilir. Anayasadaki yeminine uygun davranmayan cumhurbaşkanlarının tutumu anayasanın suçu değil, onların vicdanı ve kutsal saydığı değerlerle ilgili bir sorundur. O nedenle sui misal, emsal teşkil etmez. Halkımız, 16 Nisan’da devletin başında partili/taraflı başkanın mı olacağına ya da tarafsız Cumhurbaşkanın mı olacağına karar verecek.
Demokrasi arayışımızı ve hukuk devleti olma iddiamızı sürdürecek miyiz?
Bu teklifle getirilmek istenen devlet ve yönetim anlayışı, dünya üzerinde demokratik olma ve hukuk devleti olma iddiasında olan hiçbir devlette bulunmamaktadır. Buradan demokrasi ve hukuk devleti çıkmaz. Çıksa çıksa otoriter ve hesap vermeyen bir yönetim anlayışı çıkar. Türkiye’nin sahip olduğu anayasacılık birikimi, bu getirilenden daha iyi bir anayasa değişikliği veya anayasa yapmaya elverişlidir. Bu değişiklik, Türkiye’nin tüm birikimini yok saydığı gibi, darbelere ve her türlü saldırıya karşı dirayetle karşı duran halkımıza da layık değildir. Türk milleti bunca yıllık birikimiyle daha demokratik, hukuk devletini güçlendiren ve sorunlarını çözen bir anayasayı ve yönetim anlayışını hak etmektedir. Dolayısıyla halkımız, 16 Nisan’da, sorunları olsa da Türkiye’nin parlamenter bir demokrasi ile daha demokratik bir devlet anlayışına hukuk devletini güçlendirerek ulaşmak yönündeki iddiasını devam ettirip ettirmeyeceğine ya da bu iddiasından vazgeçtiğine karar verecektir.
Memnuniyetle görüyor ve inanıyoruz ki halkımız, bir taraftan tüm sorunlarına rağmen parlamenter demokrasiye olan inancını devam ettirirken, diğer taraftan demokrasimizi ve hukuk devletini güçlendirme iddiasını da sürdürecektir. Tekrar 16 Nisan'da yapılacak halkoylaması sonucunun ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ederken, hemşerilerime saygılarımı sunuyorum.
Av. İsmail Atakan ÜNVER
CHP Karaman İl Başkanı