Türkiye büyük bir ülkenin adıdır. Bu büyük ülke ben artık kuyruk olmak istemiyorum diyor. Seksen milyon nüfuslu, şanlı bir maziye sahip olan bu ülke, artık dünya siyasetinde ben de söz sahibi olmak istiyorum. Horlanan, ezilen mazlum milletlere kol kanat germek istiyorum diyor.
Mazlum milletleri sömürmeye alışmış, saltanatlarını onların sırtında kurmuş olan materyalist düzen, elbette ki buna razı olmayacaktır. Zalimin zulmüne rıza gösteren toplumlar o zulmü işlemiş gibidirler. Bizim inancımız, Peygamberimiz, Allah’ımız buna rıza göstermememizi emrediyor.
Ortadoğu coğrafyasına dönüp baktığımızda her yerde kan ve gözyaşı olduğunu görüyoruz. Şimdi o ülkelerde yaşayan insanların; doktor olmalarının, öğretmen olmalarının, dükkânların, fabrikaların ne önemi kaldı. Her yer harap halde. Ellerinde birer valiz ile ülkelerini terk ediyorlar. İnsanlar çaresiz, yollarda…., denizlerde…. Vatan elden giderse mal, can ve namus güvenliği de kalmıyor. Bize düşen huzur içinde yaşadığımız bu güzel ülkenin kıymetini bilmek.
Ülkemiz maalesef zor günler yaşıyor. Daha doğrusu düşmanlar tarafından bu sıkıntılar bilinçli olarak yaşatılıyor. Neden; Çünkü ülke büyüdü. Güçlenmeye devam ediyor. Kendi ayakları üzerine durmaya başladı. Artık silaha, ilaca para vermiyor. Ülke aslına dönmeye, atalarına benzemeye başlayınca, yarın bu ülkeye emirler veremeyecekler, istedikleri gibi yönetemeyecekler. Bu durum onları heyecanlandırıyor.
Bu devlet, zalimin sömürü düzenine dur demeye başladı. Kabadayı devletlere yüksek sesle artık sizler dünyayı yönetemiyorsunuz. Mazlumlara zulmedemezsiniz diyor. Bu durum istedikleri gibi at koşturmaya alışmış bu İslam düşmanlarını rahatsız etti. Mazlum milletler uyanıyor, Türkiye de bu devletlere örnek oluyor, yarın bunları istediğimiz gibi kullanamayacağız diyen, kan ve afyondan beslenen devletler elbette bizi rahat bırakmayacaklar, dost görünümlü düşmanlar bu yükselişe müsaade etmeyeceklerdir. Bunun için de her türlü oyun ve desiseyi kullanacaklardır.
Millet olarak büyükten küçüğe, öğrenciden öğretmene; “Ben ülkem için ne yapabilirim” sorusunu kendisine sormalıdır. İnsanlarımız ailesinden başlayarak bu ülkenin dirlik ve düzenine katkıda bulunmalıdır. Öncelikle çok çalışmak ve milli manevi değerlerimizin bilinmesi ve yaşatılmasına katkıda bulunmak lazımdır.
İlkokuldan üniversiteye bütün öğrenciler, öğretmenler ve çiftçiden sanayiciye bütün çalışanlar her anı en iyi şekilde değerlendirip, gelecekte yavrularımızın daha mutlu ve müreffeh bir ülkede yaşamalarını tesis etmeliyiz.
Dünya şu an itibariyle; güçlünün hâkim olduğu, haklının hakkının gasp edildiği, mazlumun ezildiği, inanan İslam coğrafyasına haçlı zihniyetinin dişlerini geçirildiği bir dönem yaşıyoruz. Bu milletin bir Alparslan’a, Kılıçarslan’a Selahaddin Eyyübü’ye vel hâsılı bir Fatih’e İhtiyacı var. Bu millet bu yiğitleri zamanı geldiğinde sinesinde çıkaracaktır inşallah.
Allah yar ve yardımcımız olsun……….