Anneler Günü

Osman Burçak

Anneler Günü, hayattayken annesine ilgisiz kalan ve zulmeden, Amerikalı bir kadının güya annesinin ölümünden sonra pişman olduğu 12 Mayıs gününü anneler günü olarak kutlamasıyla gündeme gelmiştir.

Aslında bizim Avrupalıların senede bir gün kutladıkları anneler gününe hiç ihtiyacımız yok. Biz anneler gününü 1400 yıldır her gün kutlarken, batılı ancak 110 yıldır senede bir gün kutluyorlar.

Peygamberimiz buyurur ki; “Şayet anne ve babanızdan biri veya her ikisi yanında yaşlanıp da cennete giremeyenin burnu yerde sürtülsün, burnu yerde sürtülsün, burnu yerde sürtülsün.” Bu şunu gösteriyor, anne babamız yanımızda yaşlanırlarsa onlara öf bile dememeli, onlara adate bir çocuk  gibi şefkat göstermeliyiz. Bunun karşılığında bizlere Cenab-ı Allah cenneti vaat ediyor. Evet biz Müslümanlar, cennetin ayakları altına tahsis edildiği Anne ve Babalarımızı senede bir gün değil, her gün defalarca anmalıyız.

Resülallah’ın aşkıyla yanıp tutuşan Veysel Karani Hazretleri  Medine-i münevvere de annesinden uzun müddet ayrı kalma izni alamadığı için Resülullah efendimizi göremeden dönmek zorunda kalmıştır. 

Anne Babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur. En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra anne-babaya iyiliktir. Anne babamıza iyilik edersek bizim de çocuklarımız bizlere iyilik eder. Sahabeden biri Peygamberimize sorar; “Ya Resulallah, yaşlı anama elimle yedirir içiririm. Abdestini aldırır, sırtımda taşırım. Hakkını ödemiş olur muyum ? der. Peygamberimiz hayır, yüzde birini bile ödemiş olamazsın. O sana, yaşaman için hizmet ediyordu, sen ise, ölümünü bekleyerek hizmet ediyorsun. Ancak Allah Teala, bu az iyiliğine karşılık çok sevap ihsan eder” buyurur. 

Günümüzde hanımına hoş görünmek için, hanımın gönlü olsun diye, annesini ihmal eden, annesini üzen, kıran o kadar çok evlat var ki; ya da  Kocasını memnun etmek için, kocamla aram iyi olsun da annem önemli değil diyen kız evlatlar,  bunun hesabını nasıl verecekler. Ananın duasını almadan cennete girebileceğimizi mi sanıyoruz.? 

Bir kıssa anlatılır; Adamın birinin hanımı hasta olur, nazlanır durur bir türlü iyileşmez. Hanım der ki; bey, benim hastalığımın ilacı annenin ciğeridir. Eğer annenin ciğerini söküp bana getirirsen ben iyi olurum der. Adam nasıl olur o benim annem der. Hanımı, bey tercihini yap. Ya ben, ya annen der. Adam çaresizlikler içerisin de  düşünerek annesinin evinin yolunu tutar. Velhasıl annesini öldürür ve ciğerini söker hanımına götürmek için yola çıkar. Yolda giderken ayağına bir taş takılır ve düşer. Elinde taşıdığı annesinin ciğeri dile gelir ve yanık, içten gelen bir sesle “vay vavrum  neren acıdı “der. Bu sesle irkilen adam kendine gelir ve ellerimle öldürdüğüm annemin ciğeri benim için böyle yanarsa ya annem…… der. 

Bir anne dokuz evlada bakmış da, dokuz evlat bir anneye bakamamış derler. Anneler yavrularından çok şey istemezler aslında. Sadece çocuklarının iyiliğini ister. Bu günden tezi yok hepimiz annelerimizi daha  sık ziyaret edelim. Onların hal hatırlarını soralım. Yanlarına gidince onlara küçük de olsa hediyeler götürelim. Annemiz için ne yaparsak yapalım hiçbir şekilde haklarını ödeyemeyiz. Sadece onların hayır duasını alabiliriz.

Bir yerde okumuştum. Bir evlat düşünün; annesinin gözünün biri yokmuş, gözün yeri çukurmuş. Bundan dolayı annesinden utanır, okuluna gelmesini istemezmiş. Arkadaşlarım benle alay eder diye annesini yakın çevresine yaklaştırmaz ondan kaçarmış. Bir gün annesinden utandığı için evi terketmiş. Kendi imkanlarıyla okur, evlenir çocuklara kavuşur. Annesi bir gün onları ziyarete geldiğinde çocukları gözündeki çukurdan dolayı korkar. Çocuklarına bu sizin babaanneniz diyemez. Annesini çocuklarımı neden korkutuyorsun diye azarlar, evden kovar.

Aradan zaman geçer annesinin öldüğünü duyar. Evde bir mektup bulur. Annesi; biricik oğlum, canım yavrum diye  yazmış. Oğlum sen küçükken babanla bir kaza geçirmiştiniz. Babanı o kazada kaybettim. Senin gözün kör olmuştu. Babandan kalan tek tarlayı satıp ameliyat paranı karşıladım. Sen göresin diye de bir gözümü sana verdim. Ameliyat başarılı geçti, hiç fark edilmedi. Seninle, başarılarınla hep övündüm. O gördüğün gözün benim gözüm olduğunu sana söyleyemedim der.  Bir gün geleceğini biliyorum ama sen geldiğinde yataktan kalkıp kalkamayacağımı bilemiyorum. Seni her zaman seven Annen…….Mektubu okuyunca başından kaynar sular dökülür. Yaptıklarına bin pişman olur, ama iş işten geçmiştir. İşte bir anne örneği. Annemizin kıymetini hayattayken bilelim. Onu kaybedince anlarsak iş işten geçmiş olur. Hep vicdan azabıyla yaşarız.

Ana gibi yar olmaz, Kabe gibi diyar olmaz,

Anasına karşı gelen, inan mutlu olamaz,

Besleyerek bağrında, salladı kucağında,

Huzur buldum yanında, yeni aşıklar gibi,

Bu duygularla tüm yaşamları boyunca büyük bir özveriyle, karşılıksız sevgi ve sınırsız hoşgörüyle çocuklarını eğitip büyüten  başta annem olmak üzere, bütün annelerin “Anneler Gününü” kutlar,  hepsinin ellerinden saygıyla ve hürmetle öpüyorum.