57. Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında gösterimi gerçekleştirilen "Kumbara" adlı yarışma filminin söyleşisi yapıldı.
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla düzenlenen festivalde dün gösterimi yapılan filmin yönetmeni Ferit Karol, yapımcı Nefes Polat, sanat yönetmeni Ceyda Yüceer, oyuncular Murat Kılıç ve Onur Gökçek, izleyicilerin sorularını yanıtladı.
Yönetmen Karol, eserin ağır dram filmi olmaması için zaman zaman mizahi yönünü de ön plana çıkardığını söyledi.
Türkiye'de her evde günde bir kere de olsa kahkaha atıldığına inandığını belirten Karol, filmde her şeyin gerçekçi olmasına dikkat ettiğini aktardı.
Diyalog yazmayı çok sevdiğini anlatan Karol, "Senarist Serkan Fakılı ile yakın arkadaşız. Senaryoyu 4 ayda yazdık. Dört ay birlikte kaldık. Oynayarak yazdığımız için daha doğal diyaloglar ortaya çıktı." dedi.
Karol, "Atom parçalanır ama aile parçalanmaz" düşüncesinde olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Filmde her şeye rağmen birbirine tutunmuş bir aile vardı. O şekilde bir film oluşturmaya çalıştım. Seyirciye de bu duygu geçtiyse ne mutlu bize. Filmi yaparken en çok son sahnesinde zorlandık. Filmin son sahnesinde ana karakter annesine ne yapması gerekiyordu? Bunun dozu ne olmalıydı. Oradaki dozu ayarlarken bayağı zorlanmıştık. Karakterleri yaratırken tek boyutlu olmamasına özen gösterdim. Empati kurmamız gerekiyor. Tek karakterle empati kurmamız mümkün değil."
Oyuncu Murat Kılıç ise filmde yönetmen Ferit Karol ile uyumlu çalıştıklarını dile getirdi.
Her yönetmenin film çekme tarzının başka olduğuna dikkati çeken Kılıç, yönetmenin filmin dünyasına uygun olarak oyuncunun geride kalmasını isteyebileceğini ifade etti.
Kılıç, oyuncu filmi ya da yönetmen filmi olabileceğine değinerek, şöyle konuştu:
"Bu film için hem yönetmen hem de oyuncu filmi yani çok iç içe bir tanım yapabiliriz. Eğer bir sinema filmini sahnelerin sırasına göre çekmiyorsanız o zaman oyuncunun bir takım duygu devamlılığında problemler olabilir. En son sahneyi ilk gün çekerseniz de arayı sonra çekerseniz başka bir şey olabilir. Filmde en korktuğum şeylerden bir tanesi bu. Yönetmenimiz benim canlandırdığım Orhan karakterini çok sıkı takip etti. Bir oyuncunun yolculuğa çıkarken elini hiç bırakmadığı bir yönetmen.
Filmi izlerken, canlandırdığım karakteri izlerken başka birini izler havasına kapıldım. Sanki o karakteri ben canlandırmamışım gibi hissettim. Karakterin aslında bende yansımaları var. Ben de orta sınıf bir insanım. Benim de kredi kartı borcum vardı. İcra da geldi. Gerçek hayatımda da kefil olmuştum. Bana 4 bin 500 liraya mal olmuştu."