Kuraklık, Konya Ovası'nın Yer Altı Suyu Seviyesini 15 Metre Düşürdü
Türkiye'nin tahıl ambarı, ülke kara örtüsünün yüzde 7'sine denk gelen geniş alana sahip Konya Kapalı Havzası'nda kuraklık ve yer altı sularının kontrolsüz kullanımı nedeniyle zor günler yaşanıyor
Uzmanlar, kuraklık ve yer altı sularının kontrolsüz kullanımı nedeniyle zor bir süreçten geçilen Konya Kapalı Havzası içerisindeki Konya Ovası'nda tarımsal sürdürülebilirlik ve verim için bölgenin yapısına uygun arpa buğday gibi daha az su tüketen bitkilere yönelime dikkat çekiyor.
Konya, Isparta, Niğde, Ankara, Aksaray, Nevşehir ve Karaman'ı içine alan Türkiye'nin tahıl ambarı Konya Kapalı Havzası'nda yer altı suları seviyesinde bu yıl normalin üzerinde bir düşüş yaşanıyor.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zengin, AA muhabirine, ovadaki kıraç alanlarda kuru tarım yapan çiftçilerin bir yıl buğday ya da arpa, ikinci yıl nadas sistemi ile ekim yaptığını, sulu alanlarda ise münavebe ile tarım yapıldığını söyledi.
Bölgede nasıl ekim yapıldığı kadar neyin ekildiğinin de önemli olduğuna dikkati çeken Zengin, "Sulu tarım yapan çiftçilerimiz yer altı sularını kullanıyor. Her yıl genellikle yer altı sularında 2 metre düşüş olurken, bu yıl Konya Ovası'ndaki su düşüşü bazı bölgelerde 15 metreye varıyor." ifadesini kullandı.
Koşullara rağmen ovanın üçte birinde sulu tarım yapıldığını dile getiren Zengin, şunları kaydetti:
"Bölge, 2017 yılından bu yana kış aylarında çok fazla kar yağışı da almıyor. 2017 yılı Ocak ayında 70 santimetre kalınlığında 2,5 ay süreyle doğamızı bir beyaz yorgan gibi örten karın bereketiyle 4-5 yıldır gittik. Dua edelim ki önümüzdeki kış bolca kar yağsın, hem yer altı hem yer üstü suları beslensin. Dolayısıyla sulu tarımla geçinen çiftçilerimizin yüzü gülsün. Sofrada bu nimetler olmazsa yaşama şansımız yok. Peki bu nimetler nasıl oluyor; işgücüyle, tohumla, toprakla, suyla oluyor."
Zengin, toprağın ve suyun daha çok korunması gereken bir dönemin yaşandığını belirterek, tarımsal sulamada ise basınçlı sulama sistemlerine geçilmesinin de bu anlamda faydalı olabileceğini vurguladı.
Çiftçinin de uzun vadede kazanması için daha az su tüketen bitkilere yönelmesi gerektiğine değinen Zengin, şöyle devam etti:
"Örneğin arpa ve buğday daha az su tüketen bitkilerdir. Daha çok su tüketen şeker pancarı, mısır, patates, yonca gibi ürünleri yarı yarıya azaltır, onun yerine de kış yağışlarından daha çok yararlanan ve diğerlerine göre daha az su tüketen arpa-buğdayın ekilişini artırırsak, devlet de burada arpa ve buğdaya doyurucu bir taban fiyat verirse çiftçi ona yönelecek, suyumuz aynı kalacak, çiftçi yine kazanacak. Çiftçiyi koruyacaksak eğer, her havzada yağış ve su rejimine göre ekim planlaması yapmak lazım."
SÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu ise Türkiye'nin tarım arazilerinin yüzde 75'inde yağışa bağlı bir üretimin söz konusu olduğunu ancak yüzde 25'lik bir kısmının sulu tarımda değerlendirilebildiğini vurguladı.
Yıllık yağışların miktarı ve dağılımının ülkenin tarımsal üretim ve potansiyelini doğrudan ilgilendirdiğini belirten Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Özellikle 2021 yılı gibi aşırı kurak yıllarda bu da çok olumsuz etkiliyor. Bu yıl yaşadığımız gibi Beyşehir ilçemizde olduğu gibi hem göl hem tarım arazileri kuraklıktan çok olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla inşallah bu küresel iklim değişikliğinden daha az etkilenerek ülkemizin, ülke tarımının en kısa sürede normal seyrine girmesini sağlarız."
HABERE YORUM KAT