Konya’da 658 Yıllık Cami Güdük Minaresiyle Dikkat Çekiyor
Konya'nın Beyşehir ilçesinde ahşap mimarisi ve süslemeleri ile dikkat çeken 658 yıllık tarihi geçmişe sahip Bayındır Hoca Şeyh Muhittin Camisi güdük minaresiyle ilgi çekiyor.
Konya'nın Beyşehir ilçesinde ahşap mimarisi ve süslemeleri ile dikkat çeken 658 yıllık tarihi geçmişe sahip Bayındır Hoca Şeyh Muhittin Camisi güdük minaresiyle ilgi çekiyor.
UNESCO'nun geçtiğimiz günlerde dünya kültür mirası listesine dahil ettiği, çivisiz cami olarak da bilinen 7 asırlık Eşrefoğlu Süleyman Bey Camisi'nin minyatürü olarak nitelendirilen Bayındır Hoca Şeyh Muhittin Camisi 658 yıllık tarihi ve güdük minaresiyle ön plana çıkıyor. Beyşehir'e bağlı Bayındır Mahallesinde yer alan ve 1365 tarihinde inşa edildiği belirtilen Bayındır Hoca Şeyh Muhittin Camisi, tanıtılmayı ve ziyaretçilerini bekliyor.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Bayındır'ın oldukça mütevazı bir yerleşim yeri olduğunu, sakinlerinin ise hayvancılıkla uğraştığını belirterek, yeşil örtüsünün yanı sıra taş ve cumbalı evlerin bulunduğu çok güzel, sakin ve tarihi yönden de önemli bir köy olduğunu vurguladı. Köyün ortasında bulunan Hoca Şeyh Muhittin Camisi olarak bilinen Bayındır Köyü Camisi'nin önemine dikkat çeken Muşmal, bu caminin özelliğinin Beyşehir'deki pek çok cami ve mescit gibi ahşap direkli ve ahşap mimari tarzında yapılmış olması olduğunu ancak dışarıdan hemen göze çarpan özelliğinin ise güdük minaresi olduğunu anlattı.
"Yaklaşık 700 yıldır bu görüntü devam ediyor"
Caminin güdük minaresinin tarihi mekana dışarıdan çok güzel bir görüntü verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Muşmal, "Yaklaşık 700 yıldır bu görüntü burada devam ediyor. Biz niye 700 yıldır diyoruz bu camiye? Çünkü caminin içerisinde yer alan kitabelerden, bu caminin inşa ediliş tarihinin 1365 olduğunu biliyoruz. Beyşehir'de Eşrefoğulları hakimiyetinin bittiği, Tatar Emiri İsmail Aka'nın 44 yıl hüküm sürdüğü dönemin sonlarında inşa edilmiş bir vakıf eseri, önemli bir cami. Caminin içine girdiğinizde içinde çok muhteşem bir atmosfer olduğunu görüyoruz. Yani manevi bir havası vardır; bütün camilerimiz öyledir ama özellikle Selçuklu mescitlerinde bunu görürsünüz. Ahşabı Selçuklular işlemişler, muhteşem hale getirmişler. Caminin minberi ile mihrabı ile kadınlar mahfili ile tavandaki işlemeleri ile son derece güzel bir cami olduğunu biliriz. Bu camiye güzellik katan bir unsur daha var, camimizin güdük minaresi gibi camimizin hemen çatısının o kırma çatısı sonradan kırma çatı ve kiremitle döşendi. Kırma çatısının üzerinde her yıl yuvasına gelip yerleşen bir leyleğin bulunmasıdır" dedi.
"Cami Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde de tamir ve bakımdan geçirilmiştir"
Tarihi caminin Selçuklu döneminden sonra aslında Osmanlı döneminin başlarında, erken dönemde inşa edildiğini belirten Prof. Dr. Muşmal, henüz o dönemde Beyşehir bölgesinin Osmanlı hâkimiyetine girmemiş olduğunu ve caminin inşa edildiğinde beylikler ve Selçuklu özelliklerini taşıyan bir cami olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Muşmal, "Yani dışarıdan gösterişsiz, içerisi daha gösterişlidir. Osmanlı camileri ise dışarıdan da görkemli camilerdir. Bu camiler Osmanlı döneminde bakım gördüler. Osmanlılar, Selçuklular'ın yapmış oldukları eserlerin hepsini vakıflarıyla desteklediler. O vakıfları zengin gelirlerle desteklediler ve o camilerin uzun yıllar, asırlar boyunca ayakta ve hayatta kalmasını sağladılar. Aynı zamanda bu camimiz Osmanlı döneminde tamir gördüğü gibi, Cumhuriyet döneminde de tamir ve bakımlardan geçirilmiştir" diye konuştu.
Bu yapının aynı zamanda gölgede kaldığını ifade eden Muşmal, "Çünkü Eşrefoğlu Camisi gibi muhteşem bir eser bulunduğu için genellikle insanlar Eşrefoğlu Camisi'ni görüyorlar ama köylerdeki, yerleşimlerdeki camileri ziyaret etmiyorlar. Burada gizemli, gizli ve saklı kalmış çok önemli ve değerli bir mirasımız var, kültür mirasımız var. Kültürel mirasımız çok değerli. Beyşehir'de çok önemli mescitler, eski mescitler, tarihi camiler var. Bu camilerin ziyaret edilmesi çok önemli" şeklinde konuştu.
"Cami güdük minaresi ile meşhur"
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, "Selçuklu dönemi yapılarında, mescitlerin veya camilerin bir kısmının güdük minarelere sahip, taşla yapılmış, güdük minarelere sahip. İşte Bayındır Camisi de minaresiyle, yani şerefesi olan, 2-3 şerefeli büyük camilerin dışında güdük minaresi ile meşhur. O yüzden de güdük minareli cami de deniliyor buraya" ifadelerini kullandı.
Bayındır Mahallesi sakinlerinden Osman Akbaş ise, yaşadığı yerleşim merkezindeki caminin güdük minaresi ve çatısındaki leylek yuvasıyla oldukça ilgi çektiğini ancak tanıtıma muhtaç olduğunu, iyi bir tanıtımının yapılması halinde çok fazla ziyaretçi çekebileceğini sözlerine ekledi.
HABERE YORUM KAT