Acıbadem Eskişehir Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp:
Endokrinolog Prof. Dr. Deniz Gökalp, bir bağışıklık sistemi hastalığı olan haşimatonun kadınlarda erkeklere oranla 10 kat daha fazla görüldüğünü,...
Endokrinolog Prof. Dr. Deniz Gökalp, bir bağışıklık sistemi hastalığı olan haşimatonun kadınlarda erkeklere oranla 10 kat daha fazla görüldüğünü, tehlikeli bir hastalık olmadığını ancak önemli ve yakından izlenmesi gerektiğini söyledi.
Acıbadem Eskişehir Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Gökalp, "haşimato tiroiditi" hastalığı hakkında önemli bilgiler verdi. Haşimatonun "otoimmün" bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Gökalp, "Otoimmün yani vücudun kendi bağışıklık hücrelerinin, tiroid dokusunu yabancı bir doku olarak algılayıp yok etmeye çalışması sonucu ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi, tiroid hücrelerine karşı Anti-TPO ve Anti-TG denilen antikorlar üreterek tiroid hücrelerini yıkmaya başlar. Zamanla tiroid hormonu üretecek hücre kalmadığı için "hipotiroidi" denilen dolaşımda tiroid hormon azlığı-yokluğu durumu ortaya çıkar. Bu nedenle tiroid bezi zaman içerisinde küçülüp hormon kapasitesi azalır. Bu durumu tetikleyen nedenler tam bilinmese de genetik ve stres, enfeksiyon, aşırı iyot maruziyeti gibi çevresel faktörler neden olabilir" sözleriyle hastalığın oluşum sürecini anlattı.
"Diyabet ve eklem romatizması gibi hastalıklarla birlikte görülebilir"
Haşimatonun kadınlarda erkeklere oranla 10 kat daha fazla görüldüğünü, en sık görüldüğü yaş aralığının 20-40 olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gökalp, genetik faktörlerin de risk grubunu oluşturduğunu, tanı konulan hastaların mutlaka diğer aile fertlerinin de taranması gerektiğini dile getirdi. Haşimatoya Tip 1 Diyabet, Addison hastalığı (böbreküstü bezinin yetmezliği), testis veya over yetmezliği, hipoparatiroidi (paratiroid bezin yetmezliği), vitiligo (deride pigment kaybı), romatoid artrit (eklem romatizması), pernisiyöz anemi (B12 vitamin eksikliği) ile myastenia gravis (kas hastalığı) gibi diğer otoimmün hastalıkların eşlik edebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Gökalp, aşırı düzeyde çevresel radyasyona maruz kalan kişilerin de bu hastalığa daha yatkın olduğunu belirtti.
"Boyunda şişlik, halsizlik, kilo alma gibi yaygın belirtileri var"
Prof. Dr. Gökalp, başlangıçta her zaman bir belirti vermeyen hastalığın, tiroid bezinde tahribat arttıkça tiroid hormon yetersizliği belirtileri görülebileceğini, bu belirtilerin de sinsi ve değişken olduğunu, vücuttaki hemen hemen tüm organları etkileyebileceğini vurguladı. Prof. Dr. Gökalp, en çok görülen belirtileri ise, "Boyunda şişlik veya guatr, soğuğa tahammülsüzlük ve üşüme, halsizlik-yorgunluk ve uyku hali, konsantrasyon veya düşünme zorluğu, unutkanlık, depresyon, kilo alma, kabızlık, eklem veya kas ağrıları, vücutta şişlik ve ödem, ciltte kuruluk, saç dökülmesi, tırnaklarda kırılma, cinsel arzunun (libido) azalması, kadınlarda adet düzensizlikleri, gebe kalmada zorluk" olarak sıraladı.
"Hastaların yüzde 95'inde Anti-TPO görülüyor"
Tanı konulması için fizik muayene ve kan testleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Gökalp, hastaların yüzde 95'inde Anti-TPO ve Anti-TG antikorlarının görüldüğünü; hipotiroidizm belirtileri olmadan, özellikle ailede belirgin tiroid hastalığı öyküsü olan kişilerde Anti-TPO yüksekliğinin erken teşhiste önemli olduğunu söyledi. Haşimoto hastalarında tiroid ultrasonunda genellikle nodül görülmediğini, tiroid bezi görüntüsünün bozulup küçüldüğünü, bazen yalancı nodüller saptanabileceğini, bunları gerçek nodüllerden ayırt etmek ve gereksiz ameliyatlardan kaçınmak gerektiğini sözlerine ekledi.
"3 ayda bir kontrol gerektirir"
Anti-TPO antikoru yüksek olan ancak tiroid hormon düzeyleri (TSH ve FT4) normal olan hastalara tiroid hormon tedavisi gerekmeksizin Selenyum ve diyet tedavisi ile iyileşebileceklerine değinen Prof. Dr. Gökalp, "Test sonuçlarına göre sadece TSH yüksek ancak FT4 normal ise (Subklinik Hipotiroidizm) tedaviye, hastalara eşlik eden bir hastalık olmamasına göre karar verilir. Aşikâr hipotiroidisi olan hastalar, TSH yüksek ve FT4 düşük olanlar, Tiroid hormonu verilerek tedavi edilir. Haşimato hastalarının çoğunda Tiroid hormonu ile ömür boyu tedavi gerekir. Hastanın gerekli ilaç dozunu belirlemek için 3 ayda bir kontrolleri gerekir" diye konuştu.
Tedavi sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın, ilacın sabah aç karına yarım bardak suyla alınması olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gökalp, ilaç alındıktan sonra en az 1 saat yemek yenilmemesi, kahve ve çay içilmemesi gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Gökalp, özellikle mide ilaçları, kalsiyum, demir, kolesterol düşürücü ilaçlar ve multivitamin tabletler ile birlikte kullanılmaması, ilacın ışık görmemesi ve diğer ilaçlar ile arasına en az 4 saat konulması gerektiği konusunda uyarıda bulundu.
"Haşimato hastaları gluten içeren gıdalardan uzak durmalıdır"
Prof. Dr. Gökalp, haşimato hastalarının iyotlu tuz kullanabileceğini ancak ek olarak iyot takviyesi önerilmediğini söyleyerek, "Haşimato hastaları buğday, arpa, makarna gibi glutenli besinler başta olmak üzere, laktoz içeren süt ürünleri ve şekerli gıdalardan uzak durmalıdırlar. Bu besin gruplarını beslenmeden çıkarmak inflamatuar süreci azaltıp bağışıklık sisteminin düzelmesini sağlayacaktır. Ayrıca haşimato hastaları günlük beslenmede guatrojenik besinler olarak ifade edilen karnabahar, brüksel lahanası, brokoli, turp, lahana, şalgam, yer fıstığı ve soya fasulyesi gibi gıdaları tüketmemelidirler, bu gıdalar iyot emilimini engelleyerek tiroid hormonu üretiminin azalmasına ve tiroid bezinin büyümesine yani guatra neden olmaktadır" dedi.
Haşimato hastalarının selenyumdan zengin beslenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Gökalp, "Selenyum ve çinkodan zengin gıdaların tüketilmesi ile tiroid bezinin daha düzgün çalışması ve haşimoto hastalığının ilerlemesini yavaşlatmak mümkün olmaktadır. Bu nedenle beslenmede ceviz, kabak çekirdeği, balık, hindi, yumurta, mantar, ıspanak gibi çinko ve selenyumdan zengin besinlere yer verilmelidir" ifadelerini kullandı.
"Gebelik öncesi doktora danışılmalıdır"
Tiroid hormonunun bebeğin büyümesinde kritik bir rol oynadığını ve gebelik sürecinde bebeğin tiroid hormon ihtiyacının annenin hormonlarından karşılandığına dikkat çeken Prof. Dr. Gökalp, sözlerine şöyle devam etti:
"Bebeğin beyin ve sinir sisteminin gelişimi için yeterli düzeyde tiroid hormonunun olması gerekir. Tiroid hormonu seviyelerinin yetersiz olması erken doğum, ölü doğum ve gebelik hipertansiyonu gibi olumsuz durumlara yol açabilir. Tiroid antikorları (Anti-Tg ve Anti-TPO) yüksek olan gebelerde düşük oranı normale göre 3-5 kat daha fazladır. Haşimato tiroiditi olan kadın hastaların gebelik planladıklarında mutlaka doktorlarına başvurmaları gerekiyor. Bu hastaların tiroid ilaçlarını gebelikte almaya devam etmeleri, hatta ilaç dozunun yüzde 50 arttırmaları gerekir. Gebelik planlandığında tiroid hormon değerleri normal seviyelerde olmalı ve gebeliğin ilk üç aylık dönemde TSH 0,1-2,5 mIU/L arasında, Gebeliğin sonraki dönemlerinde TSH 0,2-3,0 mIU/L arasında tutulmalıdır. Bu nedenle ilaç doz ayarlanması için gebelik süresince hastalar her ay Doktor kontrolüne gitmelidirler."
Prof. Dr. Gökalp, son olarak haşimatonun tehlikeli bir hastalık olmadığını ancak yakından izlenmesi gerektiğini, doğru beslenme ve uygun ilaç tedavisiyle hastalığın kontrol altında tutulduğunu vurguladı. Ayrıca haşimato hastalığının tedavisinde biyofrekans veya lazer gibi uygulamaların hastalığın ilerlemesini durdurmadığı gibi ve bu yöntemlerle iyileşmelerin görülmediğini ifade etti.
Kaynak:
HABERE YORUM KAT