27 Yıllık Karamanlı Hemşire Koronavirüs İle Yaşadığı Kabusu Anlattı
Karaman'da 27 yıllık hemşire olan ve yakalandığı Kovid-19'u görevli olduğu yoğun bakım servisinde gördüğü tedaviyle yenen Makbule Karagöz, tedavi sürecinde yaşadıklarını unutamıyor
Karaman'da 27 yıllık hemşire olan ve yakalandığı yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) görev yaptığı yoğun bakım servisnde gördüğü tedaviyle yenen Makbule Karagöz, tedavi sürecinde yaşadığı sıkıntı dolu günleri aklından çıkaramıyor.
Karaman Eğitim Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Yoğum Bakım Ünitesinin sorumlu hemşiresi olarak görev yapan Makbule Karagöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastanede büyük özveriyle çalışan sağlık personelinin de virüse yakalanma endişesini yoğun şekilde yaşadığını dile getirdi.
Salgın sürecinde çok dikkatli davrandığını, ailesini, arkadaşlarını ve akrabalarını sürekli uyardığını belirten Karagöz, "Ne kadar dikkat edersem edeyim hastanede bu virüs bana bulaştı. Biraz rahatsızlandım. O korkuyla test yaptırdım. Testimin sonucu negatif çıktı. Testim negatif çıkınca rahatladım ama çok şiddetli baş ağrılarım başladı. Ben hiç sigara kullanmayan, kronik rahatsızlığı olmayan, ağrı kesici bile kullanmayan biriydim. Bu süreçte 2 saatte bir ağrı kesici içmeye başladım." diye konuştu.
Ağrıları geçmeyince bir farklılık hissettiğini ve tekrar çalıştığı hastaneye başvurduğunu anlatan Karagöz, şunları kaydetti:
"Hemen tomografi çekildi. Tomografide virüsün akciğerime yayıldığını arkadaşlarım söyledi. Birden korktum. Herkes koşturmaya başladı. Hemen beni servise yatırdılar. Baş ağrısından başka hiçbir belirti yoktu. Serviste oksijen verilince rahatladım. Sabah 9 gibi fenalaştım. Oksijen yetmemeye başladı. Oksijeni en yüksek seviyeye çıkardılar ama nefes alamıyordum. Kendimi çok kötü hissediyordum. Servise gelen doktorlara 'Ölüyorum, lütfen beni kurtarın' diye yalvardığımı hatırlıyorum. Artık hiç nefes alamamaya başladım. Hemen yoğun bakıma kaldırıldım. Artık öleceğimi, buradan çıkamayacağımı düşünmeye başladım. Eşim çocuklarım aklıma geldi. Kafamdan bir vasiyet bile hazırladım. Çocuklarımı bir daha göremeyeceğimi düşündüm. Ağladım. Entübe olmamak için kendi kendimle bir savaşın içine girdim."
- "Nefes almanın, oksijenin kıymetini öğrendim"
Yıllarca görev yaptığı yoğun bakım servisinde, kendisinin de bir süre hasta olarak yattığını belirten Karagöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Değerlerimin kötü olduğunu gördüğümde yıkılıyordum çünkü başka bir hasta bu değerleri bilmeyebilir, ben biliyordum. Ölmek istemiyordum. Doktorlar plazma vereceklerini söylediler. Hemen 2 saat içinde plazma bulundu ve bana plazma verildi. Ben bilmiyorum ama beni sevenler, mesai arkadaşlarım, sosyal medyadan kampanya başlatmış. Herkes benim için seferber olmuş. Plazma verilince psikolojik olarak rahatladım. Birkaç saat sonra tekrar fenalaştım. Bu normal bir süreçti çünkü vücuda yabancı bir madde veriliyor ve vücut bununla savaşmaya başlıyor. Hep kendi kendime 'Yaşım genç. Çocuklarım var. Bu hastalığı yenmem lazım. Ölemem' diye telkinlerde bulundum. 48 saat arayla 3 kez plazma verildi. Üçüncü plazmadan sonra artık rahatladım. Kendime geldim. Ayağa kalkamıyordum. Nefes alamıyordum. Nefes almanın, oksijenin kıymetini öğrendim."
- "Bu savaşı kendim, çocuklarım ve beni sevenler için kazandım"
Şu anda tedavisinin tamamlandığını ve köyde annesinin evinde kendisini izole ettiğini anlatan Karagöz, "12 yaşında bir oğlum var. Ona hastalığımı söylemedik. O beni hastanede çalışıyor sanıyordu. O yaşta onun psikolojisini etkilemek istemedik. Hala kendimi yorgun hissediyorum. Zamanla bunları aşacağımı düşünüyorum. İki hafta odamdan hiç çıkmadım. Çevremi riske atmak istemedim. Bugünlere şükür. Bu savaşı kendim, çocuklarım ve beni sevenler için kazandım. Ne olursa olsun yaşamak güzel şey." dedi.
Salgın süreci başladığından bugüne yane doktorundan güvenlikçisine kadar sağlık çalışanları olarak özveriyle çalıştıklarının altını çizen Karagöz, şunları söyledi:
"Arkadaşlarımızın tamamı özveriyle çalıştı. O tulumların içinde suları çıktı. İnsanlar dışardan farklı gözle bakıyorlar. 'Bu sizlerin görevi ne olacak' diyorlar. Bizler aylarca çocuklarımıza sarılamadık. Günlerce evimize gidemedik. Yakınlarımızdan kendimizi uzak tuttuk. Görüyoruz ki insanlarımızın birçoğu hala bilinçsizce hareket ediyor. Maskesiz geziyorlar, toplantılar yapıyorlar. Sosyal mesafe kurallarına uymuyorlar. Bu kurallara uymamız lazım. Uymazsak inanın daha kötü olacak."
HABERE YORUM KAT